Tuesday, March 31, 2009

ola la la!!!

doğum günü etkinlikleri tüm hızıyla devam ediyor. herkes ile ayrı bir şeyler yapmak da çok güzelmiş :) dünkü hediyem, taksim meydanı ve boğaz'a hakim akşam manzarasında meyve salatasıydı.

yahu gecenin sonunda eve gittiğimde ester ve melda'nın hazırladığı ıslak kek sürprizini nasıl atladım ben :)

bugün hava nefis ve bahçenin tadını çıkarmaya başladık bile. garip bir şekilde ve feci bir hızla rahatlama dönemine girdim. sağlık olduktan sonra hiçbir şey gözümde büyümüyor. umarım sonrasında k.çımda patlamaz bu rahatlığım...

sanırım denize girmek istiyoruuum...

Monday, March 30, 2009

yaşasııın...

bir güzel doğum günü hediyesi de izmir'den seçim sonucu olarak geldi.

Sunday, March 29, 2009

çok güzeldi her şey...

boyoz, gülümseyen gözler, kahvaltı, yürüyüş, çilekli tart, sohbet...

Saturday, March 28, 2009

deli bu kızlar :)

tutmuşlar, doğum günü hediyesi olarak marmara gym'den masaj ayarlamışlar. enteresan, enteresan...

baharı getirdim :)

breakfast at tiffany...

Friday, March 27, 2009

blogger ile inatlaşma!!!

miles away

bu şarkıyı kendime hediye ediyorum :)

i just woke up from a fuzzy dream
you never would believe the things that i have seen
i looked in the mirror and i saw your face
you looked right through me, you were miles away
all my dreams, they fade away
i'll never be the same
if you could see me the way you see yourself
i can't pretend to be someone else
always love me more, miles away
i hear it in your voice, miles away
you're not afraid to tell me, miles away
i guess we're at our best, miles away
so far away, so far away, so far away, so far away
when no one is around then I have you here
i begin to see the picture, it becomes so clear
you always have the biggest heart
when we're 6.000 miles apart
too much of no sound
uncomfortable silence can be so loud
those three words are never enough
when it's long distance love
always love me more, miles away
i hear it in your voice, miles away
you're not afraid to tell me, miles away
i guess we're at our best, miles away
so far away, so far away, so far away, so far away
i'm alright
don't be sorry, but it's true
when I'm gone, you realize
that I'm the best thing that happened to you
you always love me more, miles away
i hear it in your voice, miles away
you're not afraid to tell me, miles away
i guess we're at our best, miles away
so far away, so far away, so far away, so far away

madonna

7 ağaç

bu pazar benim doğum günüm. kocaman kız oldum artık. ama büyüdükçe de duygusal bir yaratığa dönüştüm. geçen sene doğumgünümde hiç yapmadığım bir şey yapıp kocaman bir toplantı organize ettim ve sevdiğim herkesi çağırdım. çok mutlu oldum çünkü insan ailesinden uzakken onu seven birilerinin varlığı daha da önem kazanıyor. daha önceleri doğumgünümü organize ettiklerinde insanları payladığım bile olmuştu. bu sene istedim ki değişik bir şey olsun. herkesi davet edeceğim değil de belki sadece kendim deneyimleyeceğim, başka bir şey olsun istedim. henüz bulamadım. ama dert de değil zaten. seçimlerin doğum günüme denk gelmesi de ayrı bir olay. zaten doğumgünlerimde ya saatler ileri alınır (ki bu mutluluk verici bir şey benim için) ya güneş tutulur, ya seçim olur. ne yazık ki çok umutlu olduğum bir dönem değil türkiye'nin geleceği için. umarım izmir'in geleceği için de azıcık olan umudum son bulmaz.

tüm bu doğumgünü yazısının sebebine gelince, "bitanecik bellam"ın (böyle yazdım çünkü onun bana yolladığı doğumgünü hediyesinin başlığında "bitanecik demetim" yazıyordu :) benim için 7 tane fidan dikmiş olması. ağaçlara olan sevgimi ve bana olan sevgisini ancak bu kadar güzel anlatabilirdi.

siz de sevdikleriniz için fidan dikin.

Thursday, March 26, 2009

Wednesday, March 25, 2009

pat diye patlayıp çat diye çatlayacağım artık

dün akşam çok güldüm, uzun zamandan beri bu kadar katıla katıla gülmemiştim. salonun ortasında spor yapmaya çalışırken oldu tüm bunlar. spor yaparken harcayacağım enerjiden daha fazla enerji harcadım kahkaha atarken :)

mesele şu ki daha önce de böyle olmuştu. çok bunalmıştım. iyi hissetmeyi bu kadar kolay başarabilirken tek bir iç sıkıcı konu yüzünden ruhum daralıyor. ama çözümü biliyorum.

faili meçhul kıyak hareketi

bugün herkese mail yolladım.

gelişmeler için...

Tuesday, March 24, 2009

ada lovelace günü

bilin istedim. detaylı bilgi için düğümküme'ye geçiniz.

Wednesday, March 18, 2009

sevdim gerçekten :)

hadi bir rozet seçin kendinize...

i can read

okuma yetisine sahip olduğum için mutlu olduğumu iletmiştim daha önce buralarda bir yerlerde. anlaşılan başkaları da mutluymuş. bu da burak'ın blogundan...

Sunday, March 15, 2009

bir koskoca yıl

ulaş askerden döndü :) dün akşam hep birlikte gemi'deydik.

zaman

çat diye durup küt diye başka bir yerden devam etse ya...

kendiliğinden

gözüme ilişen her lekeyi bir yüze, her gördüğüm yüzü de bir diğerine benzetmek.

ne komik

birkaç tane eski kaset buldum dolabın köşesinde. eski şarkılar ile dolu... 

Saturday, March 14, 2009

1968 pontiac firebird

bir şarkı bir film bir dans

let's dance little stranger, show me secret sins, love can be like bondage, seduce me once again. burning like an angel, who has heaven in reprieve, burning like the voodoo man, with devils on his sleeve. won't you dance with me, in my world of fantasy, won't you dance with me, ritual fertility. like an apparition, you don't seem real at all, like a premonition, of curses on my soul. the way i want to love you, well it could be against the law, i've seen you in a thousand minds, you've made the angels fall. won't you dance with me, in my world of fantasy, won't you dance with me, ritual fertility. come on little stranger, there's only one last dance, soon the music's over, let's give it one more chance. won't you dance with me, in my world of fantasy, won't you dance with me, ritual fertility. take a chance with me, in my world of fantasy, won't you dance with me, ritual fertility.
şarkı: nouvelle vague "dance with me" "bande à part" mash
film: bande à part dance
açıklama: bande a part
hatırladımki daha önce de bu filmden bahsetmişim.

eski

yeter yeter beni bırak seninle kendi halime
yeter artık içindeki yabancıya söyle gitsin
hüzün olup bin bir damga vuruyor sevgim üstüne
yeter gidip o sevgisizliğinde kendi tükensin

sezen aksu

radio ga ga

yolda olmayı özledim. bir de quenn çalsa...

Friday, March 13, 2009

Tuesday, March 10, 2009

Sunday, March 08, 2009

evi çiçek bastı

önce ester'in öğrencisinden bir buket çiçek geldi. onları bölümleyip bambaşka 2 vazo çiçek yaptım :) sonra kurye şirketinden bir saksı çiçeği geldi.

son olarak bu sabah eve gelirken pazar efsanesi şişe sek süt, günlük gazete ve bizim fırının nefis açmalarından başka, bir demet mis kokulu beyaz kayısı çiçeği aldım. 

bir gün gerçekleşmesini istediğim hayalime gelince; sanırım bahçeli sevimli bir ev. yağmurlu günlerde kırda olmak gibisi yok.

uzun zaman sonra tekrar "serseri aşıklar" izledim.

la la laaa...





Thursday, March 05, 2009

pinhani sanki izmir havası gibi...

umutsuz olduğu bir anda
sevmek ister her insan
birazcık şanslıysan
neden olmasın
kendinden emin değilsen sevme
bensiz mutluysan
hep öyle kal
eğer her gece yattığında
büyülü düşler sana
benden bahsediyorsa
hemen tatlı uykundan uyan
çünkü ben hiç uyuyamam
seni düşündüğüm zaman
ben (l) ki sevmekten hiç usanmam

Monday, March 02, 2009

marj ayarı

time won't wait

hey, time won't wait for you
keeps on ticking away
burning up every day
she was sleeping at the bus stop
heaven away
but our magic in her blue eyes
told me she had left her daze
so I have to chat her wisdom
and there was no doubt
i told her I was sitting lonely on request fault
future's gonna catch out
she said, 'time won't wait for you.'
so do all the things you wanted to
better hurry up, take it in your stride
use your resolution which you've been sublime
and love won't change you boy, it's true
i can tell you till my face blue
every second screams, listen to your dreams
oh, cause you just can't stop the pop
on a brick that I was banging, over my head
but the sweet rings on my feet now
where they once were made of lead
do you hear the message in the music
now
i hear it too
you know, you got your history in the making now
slowing down won't get you through, no no

musicology

ne oldu bilmiyorum. kendime geldim gibi bir şey. kocaman bir ay içinde olanlar... ester'in burada olması, iş ile ilgili değişiklikler, canım annemin gelmesi ve gitmesi ;) özellikle iş ile indirect etkiler (ppm ve haftasonundaki çekim gibi) sürekli bir müzik ve dans akımı etkisi altındayım... evet evet evet işte olması gereken bu. bağırmak, gülmek, çığlık atmak, her zamanki hoplayıp zıplamak, hareket hareket hareket...

içime bahar geldi :)