okunacaklar listem hep kabarıktır. genelde de bana kalırsa ilginç hatta garip kitaplar bulurum. ne zaman bir klasik okumaya niyetlensem araya hep bu kitaplar girer, klasikler de hep sonraya kalır. işte "kürk mantolu madonna" da bunlardan biriydi.
kitabı elime alır almaz bir solukta okudum. kitabın sayfalarında bir sürü notlar var. raif efendi'yi bazı bakımlardan kendime benzettim. ama ben olsam şöyle yapmazdım, böyle yapmazdım diye de bir sürü bahane buldum kendisine. hikayenin berlin'de geçmesi üstüne üstlük bir botanik bahçesinin de konuya dahil olması benim için ayrı güzeldi.
kitabın eski baskısının kapağı bence çok daha güzel. o yüzden buraya onu koyuyorum. yurtdışındaki kapağını da sevdim. son olarak, yazarın kendisi de post'umda olsun istedim.
thomas mann'in ilk okuduğum kitabı "efendi ve köpeği"nden sonra yazarın en ünlü kitabı "venedik'te ölüm"ü de sonunda okumuş bulunuyorum :D yine çok akıcı ve betimlemeleri ile çok tatminkar bir uzun öykü. aşağıdaki görsel kitaplık kedisi'nden. kitap ile ilgili kendisinin yorumlarını da bu linkten okuyabilirsiniz.
sonbahar yavaş başladı, çok hızlı devam etti. ekim sonu gibi barış, herbafarm akademi'de permakültür eğitimi'ne katılmaya karar verdi. ancak sezonun geçmesi nedeniyle eğitim yalıkavak'tan istanbul'a transfer oldu. bu transfer olunca barış ile yine de gidip akademi'yi ziyaret ettik. herbafarm akademi'nin yaratıcısı meltem hanım ile tanıştık. çiftliği gezdik, bitkileri inceledik, bostanı ziyaret ettik ve altı akbaş yavrusunu severek gezimizi tamamladık. meltem hanım bu ziyaretin sonunda "demet, sen gel benimle çalış." dedi. ve ben 1 kasım'dan beri herbafarm akademi'de çalışmaya başladım. tabi uxstud.io tarafını da devam ettiriyorum.
akademi'yi burada uzun uzun anlatmayacağım. aşağıya linkleri veririm. bu iş ile evden çalışma ritüelim biraz daha değişti. bazı günler çiftliğe gidiyorum, bazı günler bodrum içinde farklı yerlerde oluyorum (ticaret odası, ziraat odası, kosgeb, muğla valiliği, msku teknopark'ı, gündoğan'daki yağhane, ortakent'teki pazar, ... vs.) çeşitli konferanslara (academia vakfı tarih konferansları - halikarnassos'un erk sahibi kadınları, buğday derneği - uluslararası ekolojik arıcılık konferansı, vs...) katılıyorum. bu kısa zamanda cihangir'deki ofiste de çalışma fırsatım oldu.
tabi bu iş olayından önce her ne kadar hiç meraklı olmasam da "sonunda" ehliyet almaya karar verdim (bodrum'un acı gerçekleri 1 :) işte tam bu esnada iki haftalık teorik eğitim, her gün akşam 17.00-20.00 arası vaktimi aldı. en son geçen hafta perşembe tüm gün muğla ziyaretleri ile geçince benim de pestilim çıkmış. bir iki gündür yeni yeni kendime geliyorum. tabi evden çalışıyorum ama evde olmak iyi geldi diyebilirim.
tüm bu süreçte evde kış hazırlıkları da tam gaz devam etti. çiçeklerin korunması için yapılacaklar, kışlık siparişler ve takipleri, kargolar, zeytinin toplanması (bu ayrıca mini post olur :) budamalar, tadilatlar, alışverişler, ... vs.
eğer işler yolunda giderse burada devam etmek bana çok şey katacak, eminim. ama yine de her şeyin hayırlısı :)