Friday, January 21, 2022

harry potter


şimdi yazdığım bu cümle bu ana ait. ama aşağıdaki bölüm 28 ekim 2019'a ait. ve draft olarak o tarihten beri duruyordu.


"bu postu yazmaya karar verdiğimde dönüp eski postlara baktım ve tek bir kelime bile etmemişim bu seri hakkında.

harry potter'ı çoook ama çok eskiden okudum. arda daha çocuktu. o okuyordu, ben de fantastik hikayeleri sevdiğim için bir şekilde olaya bulaşmış oldum.

filmlerine gelince yarım yamalak tv'de gördüğüm sahneler vardı, belki sadece ilk filmi tam izlemişimdir.

ama sonra hamileliğimin sonlarına doğru bu filmlerin tüm serisini izleme fikri gelip kafamıza yerleşti. biz de azmettik, doğumdan önce hepsini izleyip bitirdik.

tabiki çok güzeldi, ruhu çocuk olan herkese hitap ettiğini düşünüyorum. iyiki de izlemişiz çünkü doğumdan sonra bu kadar vakti ayırabilirdik ama bitirmemiz aylar sürebilirdi :D"


bugüne geri dönüyorum. aslında önce kitapları okumak daha zevkli. çünkü o dünyayı siz kuruyorsunuz. tüm o koca dünyayı. son olarak bu yazının bu kadar kısa olma nedeni, harry potter'ın başlı başına bir case olması. eğer içine girersem çıkamam.

istedimki bulabildiğim en küçük hallerini buraya koyayım. çünkü her şey o zaman başlıyor.

Wednesday, January 19, 2022

mabel matiz coğrafyası (gerçekliği)

çok garip bir şey oldu. uzun zamandır bir şarkıya / bazı şarkılara bu kadar uzun süre takılmamıştım. sanki tüm türkiye'nin tüm şehirlerinde bir film karesini gördüğünüz şarkılar. hiç farketmeksizin. kendimi bir filmin içinde hissettiren şarkılar bunlar. o yüzden mabel matiz coğrafyası diyorum sadece müziği değil. ve hep bir mabel matiz vardı da ben onu dinlememişim bir şekilde, yolumuz denk düşmemiş. herhalde yaz sonundan beri geceleri çalışırken sürekli dinliyorum. ve bıkmıyorum. ve zamansız şarkılar dinliyorum. bu yüzden ne zaman dinlenirse dinlensin aynı hissettirecek şarkılar. sizi alıp götürecek şarkılar. kendimi çocukluğumda gördüğüm şarkılar bunlar. duyguları en derinden anlatan şarkılar. özellikle "maya" ve "gök nerede" albümleri. niye böyle oldu anlamıyorum. ama oldu. güzel de oldu. iyiki yolumuz kesişmiş. kendisinin müziği gibi tarzı da çok renkli. aslında ben de genelde bloga daha dikkat çekici görseller koymayı severim. ama nedense sahnede olduğu bir görsel bence çok daha anlamlı oldu.   

Tuesday, January 18, 2022

hiçbir şeyden çekmedim...

...şu teknolojiden (medeniyetten) çektiğim kadar. 

işimin gücümün arasında bunu yazdıracak kadar hayatımın içinde bana zorluk çıkartıyor. 

- kablolar

- elektrik kesintisi

- internet çekmemesi

- hızla ilerleyen teknoloji yüzünden kullandığım teknolojik aygıtların, donanımların, altyapıların hep geri kalması.

bık.tım.


ekleme yapıyorum:

- alan yetersizliği


bu vesile ile orhan veli'yi de anımsayalım:

_ kitabe-i seng-i mezar _

hiçbir şeyden çekmedi dünyada

nasırdan çektiği kadar;

hatta çirkin yaratıldığından bile

o kadar müteessir değildi;

kundurası vurmadığı zamanlarda

anmazdı ama allah'ın adını,

günahkâr da sayılmazdı.

yazık oldu süleyman efendi’ye.

...

Sunday, January 09, 2022

uzun bir aradan sonra...

... bugün güneşi gördüm.

aslında benim hastalığım, ardından barış'ın hastalanması ve leyloş'u da ne olur ne olmaz diye okula yollamamamız sebebiyle full evdeydik. yani o kadar evdeydik ki o kadar olsun :D 

işte bugün ilk kez dışarı (dışarı derken sosyalleşme anlamında dışarı) çıktık. güzel bir gün geçirdik, sonu biraz sallantıya girdi ama hızlıca toparladık. bugün babun'a gittik. babun, bodrum torba'daki bir çocuk kitapçısı. fanları çok. küçük yerde yaşayınca zaten bu tip şeyleri kaçırman imkansız ama hele bir de çocuğun varsa kesin yolun düşüyor. 

biz covid'ten sonra leyla'nın biraz sosyalleşmesi için yaz başında oyun grubu adı verilen aktiviteye götürdük. her ne kadar leyla benim elimi bırakmadan beni o oyuncak köşesinden bu oyuncak köşesine sürüklese de yine de güzeldi. tabi benim için tek güzel tarafı leyla'ydı. çünkü ben bu tip olayları pek sevmem. 

zaten covid'ten sonra sudan çıkmış balık gibiydik. ama diğer herkes değildi, işin ilginç tarafı. işte bu oyun grubu, babun'un oyun alanında yapılıyordu. barış ile benim için, işin güzel tarafı kitapçıya gitmekti. leyla'ya alıyoruz diyerek bence kendimize kitaplar aldık...

araya giriyorum. babun'un hikayesini internetten zaten bulursunuz. ama babun'a gidiyoruz dediğimizde leyla'nın hevesle gitmek istemesi, bizim için babun'u önemli kılıyor. sahibi oya pulathaneli'nin başarısıdır bence. tarif etmesi biraz zor ama alışkanlık yapabilir.


... evet kaldığım yerden devam ediyorum. zaten bizim bu kitap manyaklığımız leyla daha benim karnımdayken başladı. yoğun araştırma ve çalışmalarla internetten 60 kitaplık ayşegül serisini tamamladım. tek bir kitap yok "harikalar sirki", hala peşindeyim. barış da çocuğa nesin vakfı'nın matematik serilerini almaz mı? sizin anlayacağınız çocuk bezine para verir gibi kitaplara da para verdik. bez konusu bitti, kitaplar bitmez. 

kitap alırken mutlaka önce kendim okumaya çalışıyorum. ama türk yazarlar konusunda hep hayal kırıklığına uğradım. çok uzun ve dolambaçlı anlatıyorlar yabancı yazarlara göre. o yüzden türk yazar alırken mutlaka okumaya çalışıyorum. diğer konu ise leyla'nın görsel algısının da gelişmesi için çizimlere dikkat etmeye çalışıyorum mümkün mertebe. 

artık toparlayayım. çünkü ancak bu saatlerde sakinleyip kafamı toparlıyorum ama bu saatte de uykum geliyor. yine dağıtıyorum konuyu. kahvelerimizi içtik, keklerimizi yedik, oyun mutfağında oynadık, hamakta sallandık, parkta oynadık. babun'dan rica minnet ayrıldıktan sonra (leyla'ya rica minnet tabi ki) bodrum'a indik. klasik marina-sünger rutinimizi tamamladık ve dönüş yoluna geçtik. 

bugün hepimize çok iyi geldi. haa bu arada yeni kitaplar da aldık tabi.