insanlar blogumla ilgilenmediğimi beyan edip duruyorlar. haklılar. ama olmuyor. yazamıyorum. acaba ben de elif şafak gibi postnatal bir döneme mi girdim? iyi de ben doğurmadım ki!!!
geçen cumartesi ajanstan arkadaşlar yeni ev oturmasına geldiler.
pazar tüm gün çekimdeydim. bizim okuldan adını bile bilmediğim üst sınıflardan iki çocuk da filmi çektiğimiz yapım şirketinde çalışıyorlarmış. sürekli müşterim için medya planı yaptığım kişi bir başka sınıf arkadaşım. bir diğeri nebil özgentürk ile çalışıyor. bir başkası uzun metraja başlayacak. tüm bu kişileri gördükçe keyifleniyorum.
dün akşam ulaş'ın doğumgünüydü. bir gün önce "huysuz ve tatlı kadın" şarkısını duyup eşlik ettiğimde müzeyyan senar ve nükhet duru'ya "keşke canlı canlı dinleyebilip söylesem şu şarkıyı" dedim. bilin bakalım ne oldu? gittiğimiz mekanda udi bir amca vardı ve ilk söylediği şarkılardan biri de bu şarkıydı. o kadar kendimden geçmişim ki şarkılarla, gece dönerken şemsiyemi orada unutmuşum. bu durumda yağmurun yağması kaçınılmaz bir gerçeklik benim için. gerçi yağmur olmasaydı yaşam çok sıkıcı olurdu o başka. hem şeker miyim canım ben, hemen eriyeyim.
No comments:
Post a Comment