"kanımda bir mikrop var" yavaş yavaş tüm defanslarımı kırıyor. ya ona karşı bağışıklık kazanacağım ya da kaybedeceğim. mutluluk sahte mi gerçek mi ayırt edemiyorum.
dün akşam "nekropsi" dinledim, ilk defa canlı. iyi olduklarını duymuştum. ama iyiden de fazlalar. davulcuları severim, bunu daha da çok sevdim.
ortamdaki insanlar piyasa bile değildiler. piyasa ötesiydiler. sonunda müzik dinleyebileceğim bir alan buldum o karışıklıkta. şiddet duygularımı arttıran insanlar bunlar. ben de özümde şiddeti seviyorum sanırım. belki de bu kadar çok yaşamın içinde olup da iyi filmlerle estetize edildiği için böyle hissediyorum mesela "domino" gibi.
işin ilginç yanı dün akşam da oradaydım. "dengue fever" dinlemeye gittik özgür'ün sürprizi ile. bildiğim bir sürpriz :)
eve gelip yatağa öylesine girmeyi çok seviyorum, plansızca. kasım'ın ortası oldu ama hala gece sokaklar dolu. her ne kadar çok üşüsem de...
"ıssız adam"ı izledim. çağan'ın yönetmenliği hakkında karışık duygular içerisindeyim. ama kırmızı şarap'ı seviyorum, beyaz mavi ekoseli masa örtülerini de.