ucuncu gun kendimizi floransa'da bulduk. sabah erken bir trene bilet aldik. hizli tren ile 1,5 saat sonra floransa'daydik. tabi ki bizi yagmur karsiladi. once sokak saticisindan birer semsiye sonra benetton'dan birer sweatshirt edindik.
duomo'yu, diger devasa yapilari, daracik sokaklari, muhtesem meydanlari, ronesans'i, david'i, estetigi, asaleti, ulviligi, mini minnacık incelik harikası dukkanlari, kaliteyi, arno nehri'ni ve uzerindeki unlu dukkanli kopruyu tum gun sirilsiklam olup soguktan donuncaya kadar dolastik.
arno nehri kiyisinda bir cafede cappucino ve cikolatali tart, ara sokaklarin birinde house club'ta margherita, beyaz sarap ve espresso, sabah ve aksam yemeklerinde de snack barlar'dan alinmis sadwichler bizi doyurdu. baris'in yillar once kaldigi evi bulduk.
daha vaktimiz var deyip michalengelo tepesi'ne ciktik. cikmaya karar verdigimizde gunes acti ve aksam donene kadar bize eslik etti. tepeden manzara harikaydi. bir tarafta floransa, diger tarafta daglara inmis bulutlar, hemen tepenin cevresinde toskana'ya has zeytin agaclari arasinda baglar, bahceler ve evler. tepeden inerken nehrin tepe tarafindaki kismini da gezdik. ben daha da cok sevdim. neyi derseniz? isigi ve havasini. aksam tren garina vardigimizda iptal olmustuk.
2 comments:
hepsi çok güzel,
kahve, çikolatalı tart,
zeytinağaçları,bağlar...
:) gercekten her sey bir masal gibiydi. yani masalin icinde yasiyorlar, farkindalar mi bilmiyorum. bu arada, aramizda kalsin ama cikolatali tart pek guzel degildi ;)
Post a Comment