Saturday, October 31, 2015

biriken bir sürü şey

tekrar bağımsız çalışmak. insan bir kez alışınca ofisler insana dar geliyormuş.

bir önceki post yağmurlu bir sabah iş için evden çıkıp işimi bitirince kendimi eski semtime attığımda atılan bir başlıktı. yağmur, sarı yapraklar, şehirde sonbahar, ışıklar, kitapçı vitrinleri, sarı taksiler, maçka'dan beşiktaş'a yürümek, minik alışveriş (sonbahara uygun mürdüm bir ruj ve koyu gri bir body), kahve, kitap (detayı aşağıda), kadıköy vapuru ve balıkçılar çarşısı.

şimdi evdeyim yani gümüşlük'te. evde olmak güzel, eve gelirken valiz taşımamak daha güzel, evde her şeyin hazır ve yerli yerinde olması en güzeli. Barış ile aldığımız bir sürü güzel karardan biri de bu ev. şu anda üst katta, çalışma odasında müzik gecesi yapıyoruz. buyrun size Barış'ın keşfi, eskilerden çok sevdiğim bir şarkı:


yarın için çok heyecanlıyım. bir yandan moralim bozuluveriyor en ufak bir haber ile. bir yandan mutlu bir coşkuya kapılıyorum. umarım güzel günler bizi bekliyordur.

eylül başından beri gümüşlük, istanbul, geyikli, izmir arasında biraz dolaştım.

geleceğe dair planlar hep bizimle.

acans kızları grubu ile bir cumartesi öğleden sonrası selimiye'de demlendik. bir kere de kahve6'da bir pazar kahvaltısı ile bu buluşma etkinliklerimizi devam ettirdik. sıradaki etkinliği bekliyoruz.

melo geldi bu arada. bu kadar zaman sonra onu görmek, moris'in sesini duymak iyi geldi.

hızla okunacak bir kitap. açıkçası hem ilham aldım hem de kendimden bir sürü detay yakaladım.


en son köpek, kadın, erkek adlı oyuna gittik. benim favorim tabiki köpek. ve favori sahnem tabiki paris seyahati.



delirmemek için olabildiğince normal bir şekilde yaşamaya çalışıyoruz. ancak her şey böyle tozpembe değil tabi. aylan'ın bulunduğu yerde bir gün önce denize girmiş olmak ve bunun üzerine konuşmuşken o gece olayın vuku bulması. ankara'daki patlama. doğu illerindeki sokağa çıkma yasakları. psikolojik ve fiziksel kadın düşmanlıkları. haziran seçimlerinden sonra yaşanan, sayıya indirgenemeyecek ölümler. tüm bunların arkasındaki saf cehalet ve kötülük. her gün karşılaşıp o an sinirlerimizi zıplatan ama hayatın akışı içinde kaybolup giden büyüklü küçüklü isyan ettiğimiz bir sürü olay, detay. 

işte böyle.

No comments: