şu anda bu postu göçmüş bilgisayarımda yazıyorum. ekranım çöktü. bigisayar çalışıyor ama ben ekrandaki hiçbir şeyi göremiyorum. masa lambamı ekrana tuttuğumda karanlık ekranda sadece açık olan gölgeleri görebiliyorum. yani gözüm kapalı bilgisayar kullanabiliyormuşum bunu anladım. bilgisayarda tek bir data olmadığı için bloga güzel eklemeler de yapamıyorum. halim içler acısı.
içimin sıcak olduğu çok soğuk bir haftasonuydu. geçen cuma işten eve geldiğimde saat 22.30'du. hemen uyumuşum. cumartesi kendimizi melda ile alışverişe verdik. istatiksel herhangi bir veri sunmayacağım size buradan, çünkü bu durum da içler acısıydı. ama çok eğlendik her zamanki gibi. özellikle melo, yerinde tespitlerimi çok beğendi :)
pazar da var aslında ama bu postu kaydedip yarın ajanstan devam edeceğim. tabi boş bir zamanım olursa...
evdeyim. melda dışarıda. postu tamamlamak için onun bilgisayarını kullanıyorum. iki haftadır iş o kadar yoğunki bırak post yazmayı, şahsi maillerime bile zor bakıyorum.
pazar diyordum. kırmızı pijamalarım ve dağınık saçlarım (zaten ne zaman derli toplular ki) ile fırına gittim. bunu yapmayı çocukluğumdan beri severim. hava uzun zaman sonra ilk kez bu kadar soğuktu. başka ne oldu pazar bilemiyorum ama çok keyifle anımsıyorum tüm günü. buket ile buluştuk akşam üzeri. bıdı bıdı konuşup osmanbey'den taksim'e yürüdük. yeni cicilerimi giydim.
bir sürü minik detay var yolda yürürken aklıma gelen sabahları. unutmayayım yazayım diyorum. sonra gidiyor. buna bir halçaresi gerek. bana gelince bir uçarılık hali var üzerimde. bıraksalar uçup gideceğim. hayırdır inşallah...
No comments:
Post a Comment