bugün, daha önce kendimi çizdiğim gibi giyindim. mutluluk verici bir şey bu :) sabah caddeye inerken lokantaya gelen maydonozları gördüm. bir minik kasa maydonoz içeri alınmak için lokanta kapısının ağzında bekleşiyorlardı şaşkın, komik ve yeşil...
lokanta sözcüğünü ve esnaf lokantalarını çok seviyorum. annem çalışan bir kadın olduğu için üniversiteye kadar çocukluğum adliye koridorlarında dolanarak, mahkeme salonlarında ders çalışarak ve çarşı'daki (ksk çarşı tabiki :) ve çevredeki (bu bölümde menemen civarı oluyor) bir sürü lokantada yemek yiyerek geçti. ben o günleri çok özlüyorum. iyiki benim annem çalışan bir kadınmış. böylece başının çaresine bakmayı bilen bir birey oldum galiba.
ksk (kaf sin kaf ve kaf kaf çekmek) çarşıya gelirsek; tabiki ben de havasından suyundan gönülden karşıyakalıyım. lisede dersane için alsancak'a giderdim, üniversitede ise bornova'ya. ne zaman viyadük karşıyaka'ya dönerdi, gece saat kaç olursa olsun "ohh" derdim içimden. her santimetrekaresini o kadar iyi bilirim ki nedense başıma burada hiçbir şey gelmezmiş gibi hissederdim. gelmedi de zaten :) eskiden karşıyaka girişinde şu yazardı: "kutsal topraklara hoşgeldiniz!" artık yazmıyor ama her girişimde bu lafı içimden tekrarlıyorum. tüm benim gibi karşıyakalılar'ın yaptığı gibi... ve sanırım bu konuda her zamanki gibi yapcak hiç bi şi (özellikle böyle yazıldı) yok...
No comments:
Post a Comment