ne getirdim? bulut ve yağmur gibi görünüyor. halbuki ben geçen haftayı ılık ve güneşli geçirmiştim. küçük bir sahil kasabasının güz yalnızlığını getirdim. bayramların coşkusunu; yeni evli bir çiftin evinin sevimliliğini; gözyaşlarını; gelecek kaygılarını; tabi ki repertuar köpekleri'ni; grease aytaç'ı (gerçekten çok komik), ısınamadığım cafeleri ya da onlara karşı iki yıl içinde kazanamadığım hissiyatı mı demeliyim?; hatice hanım'ın enfes yemeklerini; standartları; o küçük sahil kasabası var ya işte o kasabada kapının önündeki kaldırıma bırakılmış boş, köhne, boyası gitmiş sandalyeleri; gerçek iyot kokusunu; mide bulantısı ve baş ağrısını; kordon (alsancak to pasaport) yürüyüşünde yapılan sohbetleri; minik bir bebeğin nefesini; uzaktan uzağa bildiğin akrabaların gerçek hikayelerini; kalabalık sofraları; ailece bir şeyler izlemeyi; salı gecesi bellalar'da kaldığımızda neredeyse 10 yıl sonra her şeyin aynı olduğunu ve hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını; sabah yalnız başına eve giderken her şeye yabancı hissetmeyi ve doğru kelime olduğundan emin değilim ama tiksinme hissini yaşamayı; vapura binememeyi; vapura daha güzel bir saatte binmeyi; yaşamını kaldığı yerden tekrar tekrar anlatmayı ve herkesin ilgisini çekecek konulara önem vermeyi; misafir ağırlamayı; yetememeyi, yettirememeyi yaşadım ve sizlere de zihnimde sadece bunları getirebildim.
No comments:
Post a Comment