dolunay vardı dün gece, ben denize yakındım yine. eğlenceli bir sohbet ve güzel bir rakı sofrası. mezeler o kadar değildi. e ben de çok şey istiyorum canım, izmir değil ya burası. ama isterdim ki biraz daha yazmama neden olacak bir gece olsaydı, daha mutlu olurdum sanki. şikayetçi değilim. biraz sanat müziği; biraz sezen, müren ve müzeyyen... aşk ile şarkı söylemek, nasıl bir rahatlama yöntemi ola ki? nasıl bir ego tatmini? içinden geldiği gibi, çığlık çığlığa (bu noktada durup şebnem ferah demek istiyorum:) ve ben de söylemek istiyoruuum... dalıp gitmek karşı kıyıya ama orası karşıyaka değil ki :( ben de alsancakta içmiyordum zaten. biliyorum, hala alkollü gibi konuşuyorum. kabul de ediyorum rakının üstüne tekilayı içen de benim ancak böyle hissetmeme neden biraz da "dorian gray'in portresi" güzellik, gençlik, estetik ve sanat. sihir gibi. hani çizgi filmlerde büyücüler yapar ya yaldızlı altın sarısı bir sim akımı gelir büyü ile birlikte. işte bu kitap da bende o etkiyi yapıyor. diyordum ki dün gece... hı hatırladım, ben de balıkçının duvarına yazı yazdım ama ne yazdığımdan emin değilim. adımı yazdım, orası kesin. gülen yüzümü de yaptım her zaman ki gibi :) özgür çiçeğimi çizdim... eveeet... ıımmm (gözler havada düşünme efekti) tüm yazıyı kalp içine de aldım... tamam. ama balıkçı ile ilgili ne yazdığımı hatırlamıyorum çünkü masadakilere dönüp kıyafetimin çok formal olup olmadığını sordum (hep alper'in yüzünden) sonra da "saçmalama canım" sözünü duyunca sevinçten zıplayıp aşağı indim? ya yoksa bu konuşmayı tuvalete giderken mi yapmıştım? neyse işte gecenin o kısmı biraz muallak. sonrasında yolu, şarkıları, polisin çevirmesini, onur'un kardeşi ile selamlaşmamızı, tekilayı hatırlıyorum. gözlerinizdeki soru işaretlerini görür gibiyim. yatağıma yatıncaya kadar olan tüm kısmı da hatırlıyorum merak etmeyin.
yazıyı yollamadan önce bir daha okudum da; benim canım izmir çekmiş, ev çekmiş, eski çekmiş.
blowers daughter dinleyin pleaseee
No comments:
Post a Comment