pazartesi akşamı, bella ile eve girdik ve ben ayakkabılarımı değiştirdikten sonra hemen kendimizi kampüse attık. yağmur yağacak diye umut ettik manzara'da, ancak anadolu'nun üzerinde çakan sessiz şimşekler ile yetinmek zorunda kaldık. niye istanbul'da gökgürültüsü yok? sadece bir defa hatırlıyorum şöyle gümbürdeyeninden. ama yine de bir mucizenin içinde yaşadığımıza kanaat getirdik.
bir de yeni bir lafımız var "kolları çıplatmak" başka şeyler de var. aklıma geldikçe eklerim. şebnem'den tam olarak cuk oturan şarkı sözleri var mesela: "çocukken sahip olduğum kırmızı rugan ayakkabılar, onlar da senin gibi çok tatlıydılar ama; canımı yakardılar, acıtırdılar"
bu sabah nil sabahı. otobüse bininceye kadar değildi. ne varsa otobüslerde var :) gerçi aynı saatte ve aynı hatta, hep aynı şeyler var. ama işin sırrı burada zaten. "gitme yoksa içerim bütün uyku haplarını, sonra karıştırırsın ruh kitaplarını..." diye devam edip giden şarkı değil aşağıdaki :)
6 comments:
Manzara derken?
ııı... güney kampüs, erkek yurdunun önü. bu'li değilim ama.
Onu tahmin ettim en başından. Malum mertliği bozan programlar var.
Ama bir an aklımdan geçmedi değil. Malum o programlar da hata yapabiliyor.
sayfayı her refresh yaptığımda bi comment daha ekleniyo :)
hiç bu kadar interaktif olmamıştı bu sayfa
Post a Comment