bu aralar, niye yazmadığıma ya da yazamadığıma dair en ufak bir fikrim yok. başlıyorum, siliyorum. sanırım iyi yazılar okuyunca, yazdıklarımı beğenmiyorum :) ama yazmazsan daha çoğunu ve iyisini hiç yazamazsın. aklımda iyi bir fikir var. eğer gerçekleştirebilirsem zaten buraya yazarım.
dün; olcay, bella ve onur ile birlikteydik. çok güldük, çok eğlendik, daha fazlasını istedik. onlar, yabancı biri ile birlikte olmanın çok da sorun olmayacağını söylediler. ben de karşımdaki adamla dibine kadar konuşamazsam, bir şeylerin hep eksik kalacağını savundum. onlarla bir araya gelmek bana buruk bir zevk yaşatıyor. her biri ile ayrı ayrı ya da hep birlikte yaşadıklarımızı düşünür buluyorum kendimi sık sık.
film kareleri...
keşke gözümde mikro bir kamera ve beynimde de bir kayıt cihazı olsaydı.
2 comments:
Selam Miklagard,
Ben de yazmadan önce deli gibi korkuyorum yazmaktan. Parmaklarımı çıtlatıyorum önce, sonra masanın etrafında geziniyorum. Cesaret toplayamazsam gidip bir çay alıyorum. Kıvranıyorum yani. Her seferinde neredeyse böyle oluyor. Yazmayı uzattıkça daha da çok kıvranıyorsun. O yüzden iyi ya da kötü belli aralıklarla yaz bence. Yazı yazıyı çeker ;)
Sevgiler benden,
Margot
öğütlerini dinleyeceğim çünkü senin yazılarını keyifle okuyorum. dediğin gibi kesinlikle yazı yazıyı çeker :)
Post a Comment