Tuesday, September 12, 2006
çok üşendim ama...
yazasım var. ne yazasım var? bilmiyorum. dün taksim-bahçeköy otobüsüne bindim, arnavutköy'de inmek üzere. bir amca bindi otobüse. ben şoförün arkasındaki tekli koltuklardan birinde oturuyordum. amca otobüsün diğer tarafında benim hizamdaki ikili koltuğun koridor tarafında oturuyordu. otobüse her binen onu uyardı. özellikle de bilmiş abiler: "dayı, sen cam kenarına geç", "dayı, oradan düşeceksin", "dayı şöyle, dayı böyle..." sanki onun iyiliğini istiyormuş gibi davranmaları beni çileden çıkarttı. otobüs kalabalıklaştıkça "dayı sen aşağı in" diyenler ve benzeri saçma uyarılar... neden mi? sanırım alkollü olduğu ve kafasını koyacak bir yer aradığı için. neyse ki biletçi abi halden anlayan biri çıktı da benim arkamdaki adamı kaldırıp onun yerine amcayı oturttu. amca kötü kokuyordu ama çok da yabancılık hissetmedim. tanıdık bir şey vardı kokusunda alkol olmayan. ne olduğu çocukluğumla bağlantılı ama adlandıramadığım. belki de anneannemin arabacılık yapan komşusu Salim gibi kokuyordu. hali vakti çok da kötü değildi amcanın. sadece birazcık pejmürde. ortaköy'de de indi zaten. kimseyi rahatsız etmedi. birkaç kere cep telefononunu düşürdü elinden uyuklarken o kadar. şimdilik bu kadar ama bunun 2. yarısı da var. kafasını kırmak istediğim ön koltukta oturan kız gibi.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment