Wednesday, November 28, 2007

nişantaşı'nı neden seviyorum?

tüm o gürültü, patırtı, tikiçiki insanlar ve parıldayan mağazalar dışında; kafanızı kaldırıp yukarılara baktığınızda içinde yaşamak istediğim tarihi binaları görebiliyorsunuz.

hatun kişiler

yaşanılan ve inanılası her şeye...

çok trafik vardı, ben de ters yöne giderek eve vardım.
yeni oyuncağım elimde, otobüse bindiğimde; kendimi okuldaymışım gibi hissettim.

bu ev; benim evim dediğim, yedinci ev.

her gün konferans, seminer vs... olsa ya.

eve mandalin mandalin diyerek geldim.

koliden perde dışında mandalin de çıktı.

cocacola light reklamını duyduğumda elimi kaldırdığımı fark ettim.

içim yeşerdi ve ekşidi.

müsebbihi; marul, tere, kuzukulağı, havuç, limon, zeytinyağı ve kuru soğan.

sonbaharı seviyorum, sonbaharı seviyorum, sonbaharı seviyorum...

yeni takıntım; yeşil kalemler!

cuma akşamı balkon’daydık.

rüyamda üç kocaman ve güzel çanta satın aldım, bu ne demek? (p.pomun açıkta kaldığına dair yorumlarınızı görmek istemiyorum, baştan belirteyim)

yapmam gereken ödevlerim var.

yani bilmiyorum ki insan niye böyle bir kitap yazar?

benimle müzik arşivini paylaşan tan’a, barış’a ve kürşat’a teşekkürü bir borç bilirim.

bir mandalin yesem içim daha da ekşi olur mu? ıyyy oluyormuş.

yattığım yerden ben aya bakıyorum, ay bana. acaba?

"anouar brahem trio" eşliğinde "karakoum" ve "elif şafak"...

işte günün en güzel anı... yaşa pelin :)

Monday, November 19, 2007

meslekler...

3 iletişimci (rts mezunu olması tercih sebebi), 2 diş hekimi, 1 işsiz ve 1 ikinci müdür bir araya gelirse ne olur? şamata, kahkaha, gözyaşı, bol duman ve dönen birkaç kafa . (ben çok klas içtim, hiç dönmedim valla)
cumartesi gökçe ile buluşup sohbet ettik, keyif yaptık. hala ismini öğrenemediğim ama bir gün evim olmasını dilediğim cafede.
beni bitiren de pazar oldu ne yazık ki... bu defa daha da ilginç bir grup bir aradaydı. 1 reklamcı, 1 işinden memnun olmayan, 1 barmen, 1 moda tasarımcısı, 1 sosyolog, incir, isis ve 1 akademisyen. bu defa daha da enteresan içkiler vardı. ama ben ertesi gün işe gitme bilincimle tek bir kokteyl ile yetindim fakat uykumu kurtaramadım. galatasarayda bir çatıkatından istanbul'u ve beyoğlu'nu izledim.

Thursday, November 15, 2007

hafif meşrep olalım ki yarın kolay olsun...

şu zoom the room var ya! hani sanal apartman :) çok garip bir ortam. bilgileniniz.

uzay yolculuğu

zihnin ve kalbin yoğun olduğu günler güzel. yaşadığını hissediyorsun. hayal kırıklıkları bile daha lezzetli oluyor. çok mu kırıldım? aslında değil. ama yine de soruyorsun kendine niye diye? nerede yanlış yapıyorum ben? belki de ben olduğum için yanlıştır her şey. uzaya fırlatsam kendimi yeter mi bana? zihnimi boşaltmaya? uzaklaşmaya?

çok çalışıyorum çoook :p

bulunduğum nokta...




Friday, November 09, 2007

sanki yapabilirmişim gibi hissediyorum

her şeyi bir anda bırakıp gidebilirmişim gibi...
"gel demet 1 yıl boyunca dünyayı dolaşacağız seninle ama döndüğünde hiçbir şeyin garantisi yok."
gider miyim? giderim.

Thursday, November 08, 2007

pelin ve demet

işte karşınızda nil'in şarkısında bahsettiği pelin.

Wednesday, November 07, 2007

ne zamandır...

fatih akın'ın sanıyorum tüm filmlerini izledim. genelde kimselerin bilmediği zamanlarda bulur çıkartırım seveceğim şeyleri. fatih akın sineması da onlardan biri. (diğerlerini aklıma geldikçe ekleyeceğim bu parantezin içine) ama bu defa sevmedim filmi. sevmedim diil de yetmedi bana. bu kesişen yaşamları anlatma hadisesi sadece "amores perros" için kabul edilebilir bana göre. tekrar benzer kurguları görünce yazık olmuş hikayeye diyorum. tıpkı "babil"de olduğu gibi. başka örnekler de var tabi. "babil" ve "yaşamın kıyısında" bu örneklerin içinde iyi olanları. ama sadece birer örnek. konu özgün ama anlatım özgün değil. bence fatih akın filmleri içinde en beğenmediğim film bu oldu. neyse ki henüz ciddi tekrarlar yok. ciddi tekrarlar için "ferzan özpetek" ya da "amin maalouf"u verebilirim. severek takip etmeye başladığım ama bir noktada bıraktığım isimler. tabi ilk işleri ile yerleri kalbimde her zaman için tescillidir, o ayrı. gerçi bu durum, tekrar değil de o kişinin söylem bütünlüğü de olabilir. ama bir noktadan sonra okumak ya da izlemek istemeyebilirim. sanırım bu en doğal hakkım. ama her zaman dediğim gibi bir film hakkında iyi ya da kötü yorum duyduğunda o filmi izlemek gerekir. vasat olan şeylerin değeri yoktur. iyi ve kötü her zaman iş yapar bana göre.

kendimi; hiç sevmediğim, sevemediğim, sevmeyeceğim film eleştirmenleri gibi hissettim. bir de öğretmenlik mesleğine takığım. ama bu daha da farklı. temelde varolan eğitim anlayışına karşı olmamla alakalı olarak yorumlamak gerekir bu durumu.

kafama takılan silsile

sıfır paylaşım
rüya atlaması
kar fırtınası
gemi yolculuğu
iş temposu
sakızlı muhallebi
dengesizlik abidesi

Tuesday, November 06, 2007

yapacak ne çok şey var :)

çamaşırlar yıkanacak.
alışveriş yapılacak.
müzik dvd'leri laptop'a aktarılacak.
evde, kargo ve nakliyecilerin gelmesi beklenecek.
dolaplar yerleştirilecek.
projeye başlanacak.
eskiler, fazlalıklar atılacak, silinecek.
izmir'e bilet alınacak.
internet bulunacak.
arkadaşlar ağırlanacak.
dernek işlerine yoğunlaşılacak.
muhit keşfi yapılacak.
...cek, ...cak, ...cek, ...cak, ...

Monday, November 05, 2007

my sweet home

işte yeni odam...
quick search'te 81.0'ı aratın.
gelecekteki komşularımı pek merak ediyorum.
bella yaaa sen seversin bu tip şeyleri yan komşum olsana :)
bu aralar disco girl modumdayım.
o zaman lulu'nun "diskotek havaları"na da bakın...

Friday, November 02, 2007

sert sessizlere gönderme...

istediğim anda istediğim parçayı dinleyebiliyorum.
canımın çektiğini yiyiyorum.
kime ulaşmak istiyorsam onu bulabiliyorum.
ama bugün var yarın yok.
bana var sana yok.
bu adaletsizlik mi?
hayır.
bu, dünyanın düzeni.o zaman "pencere önü çiçeği"ni dinleyin.

inanmaya devam...

söylemeyi unuttum;
hiç ummadığım ama olmasını çok istediğim bir şey oldu :)

ben...

yeni bir döneme girdim. 3 yıldır yaşadığım evden ayrıldım. beklediğim buydu. sorup durduğunuz, beni yavaşlatan, durgunlaştıran şey buydu işte. her şey yerli yerine oturmadı ama yakın sayılır. aslında uzun bir süreçti ama her şey çok ani sonlandı. kafamda gerçekleştirmek istediğim bir şey var. sanırım önümüzdeki hafta başlayacağım çalışmaya. gerçek hayal kırıklıkları ve bunu başarı ile savuşturduğumu düşündüğüm kocaman bir dönem geride kaldı. benden bağımsız olarak ama benimle birlikte herkesin hayatı ve her şey değişti. bazı şeyler önemini yitirdi, ummadığım şeyler düşüncelerime girdi. kimisi uzaklara gitti, kimisi yakın olduğu halde görünmez oldu. başka heyecanlar sardı zihnimi. tüm bu saydıklarım taşındığım için değil, zaman geçtiği için oldu.
dün akşam üşümeyelim diye viktor bize bir soba verdi.