Monday, October 27, 2008

aradaki fark

niye pazartesileri sendrom yaşadığımı düşündüm. yani aslında her pazartesi bir faciaya dönüşmüyor benim için ama yine de yaşıyorum bu sıkıntıyı. her neyse sonunda şuraya ulaştım. her cuma beynimi resetleyip haftaiçi ile ilgili her şeyi o cumanın akşam üzerinde bırakıyorum. sonra asıl ben olan demet'i ortaya çıkarıp tamamen kendimle dolu haftasonları geçiriyorum. ve her pazartesi, o haftasonuna ve yaşadıklarıma yol verip haftama adapte olmaya çalışıyorum. e hali ile bünye sapıtıyor. her pazartesi, geçirdiğim haftasonunun huzur dolu gülümsemesi ve haftaya başlarken "her pazartesi yapılacak işler ve geçen haftadan neler kalmıştı" sorusunun karın ağrısı ile işe geliyorum. sonu yok gibi. bir çeşit kısırdöngü.

Friday, October 24, 2008

dağ dağa küsmüş dağın haberi olmamış

blogger da kapatıldı. bu yazıya ulaşabilecek misiniz bilmiyorum. ben yazabilmek için oldukça uğraştım. ama tunnellar'ın herhangi birinden bu bilgiye sahip olan herkes ulaşabilir. zor olsa da ulaşabilir. sorun da bu zaten. türkiye'nin internet bağlantısı kesilmeden herkes her istediğine ulaşabilir. o zaman ne yapmaya çalışılıyor anlamıyorum.

eti puf'um, tatlı aşkım, benim yumuşak tatlım...

tarif edemeyeceğim ancak fotoğrafı olduğunda nasıl bir yer olduğunu anlayabileceğiniz bir yer orası. bir cadde ile dar bir sokağın köşesinde. iki tarafa bakan, yerden başlayıp dize kadar gelen sarı çerçeveli kocaman camekanları var. aslında bir mandıra ama çocuklar için de bir şeyler satılıyor. ciciannemin elini tutmuşum, anneanneme gidiyoruz. hava keskin soğuk. boynuma sarılıp ağzımı sımsıkı saran atkıma rağmen çok sevinçliyim. biliyorum ki gittiğim yerde beni bir kömür sobasının buram buram saracak sıcaklığı bekliyor. öte beri almak için mandıraya giriyoruz. işte orada çocukluk aşklarım var. eti-puf, eti-cin, çoko-prens ve çubuk kraker. ciciannem bana hepsinden alıyor her zamanki gibi :) sonra daha da mutlu bir çocuk oluyorum, yola devam ediyoruz. bir de şarkısı vardı ama çok emin olamıyorum.
"eti puf'uuum, tatlı aşkııım, benim yumuşak tatlııım,
eti puf puf, eti puf puf, yumuşak ve tatlı eti puuufff..."

Thursday, October 23, 2008

koşmak

şimdi klavyenin başına oturdum. beni buradan kaldıran camı kapatma dürtümdü. serin bir sonbahar sabahı. dışarıdan, okulun bahçesinden çocukların bağırışları geliyor. gittim, camı kapadım. bir anda çocukların sesleri uzağımda kaldı. tıpkı çocukluğum gibi, tıpkı benim okul bahçelerim gibi. uzun zamandır bu kadar heyecanlanmadım. çocukların enerjisi ve bu dünyaya olan uzaklıkları bana böyle hissettirdi. yarışı kazandığında kollarını açıp arkadaşlarına koşarak sarılan kız gibi. kocaman sarılan, hiç düşünmeden sarılan kız gibi. biraz hüzünlendim. tekrar klavyenin başına dönmek...

Wednesday, October 22, 2008

bir şeyler eksik ama ne?

hızlı

haftasonu çok yoruldum.
cuma olcay ile violet geldi olimpos'tan sinan ve shirley'nin düğünü için.
cumartesi ahu ile yasin'in nikahına gittim. akşam ghetto'da kangroove dinledik. ikisini de ilk defa deneyimledim. ikisini de oldukça sevdim. onu bunu gördüm.
3'te yatıp 6'da kalktım. pazar edirne uzunköprü'ye moris'i ziyarete gittik. akşam eve geldim ve yatağa yattım sadece.
özlemişim gece çıkmayı.

Tuesday, October 21, 2008

ekle... ekle... ekle...

ceylan, berna ve demet... en sevilen sonbahar rengi ile...

Thursday, October 16, 2008

hastayım ama...

hastayım ama mutluyum.
hastayım ama zıpkın gibiyim.

hastayım ama herkes geri döndü.
hastayım ama bağışıklık sistemim güçlü.

hastayım ama yazlıktaki o küçük çocuğun şimdi nerede olduğunu biliyorum.
hastayım ama bu haftasonu bir nikah ve bir de düğün var.

hastayım ama siyahlara büründüm.
hastayım ama kararsızım.
hastayım ama...
hastayım.

Monday, October 13, 2008

Monday, October 06, 2008

masal masal matitas...

kafam bir dünya. yani içinde dünya kadar düşünce var.1001 düşüncenin her biri beni ayrı yöne çekiyor. bayram öncesinin öncesinden beri sirayet ediyor bu durum. tüm bayram tatili boyunca kendi kendime konuşurken yakaladım durdum kendimi. şimdi yine yoldayım. hayaller ve gerçekler, rüyalar ve geçmiş... her şey benim içimde. bir sürü imge, bir sürü söz...
su'yu çok seviyorum. bana iyi geliyor.
en güzel manzaralardan biriydi bu sabahki manzara, körfezi geçerken. uzanırsam dokunacağım kapkara bulutlar, aradan sızılan çılgın güneş ışınları ve ikisinin birleşiminden doğan en güzel rengin en kusursuz tonunda bir yeşil.