Sunday, December 30, 2007

aç tırnak

öncesi var ... parlak ışıklara o kadar alışmışım ki şimdi karanlıkta kendimi bulmakta zorlanıyorum. ama zamanla ruhum karanlığa da alışacak ... sonrası var

kapa tırnak

tarih...

"...dünyanın neresinde, ne zaman doğmuşsak doğalım, annelerimiz, babalarımız, dinlerimiz, devletlerimiz bize bir geçmiş giydiriyor. onlar giydirdikçe biz de ha babam giyiniyoruz. çoğumuz, geçmişin elbiselerini günümüz terzilerinin dikmesini yadırgamadan kabullenmekle kalmayıp, elbiselerimizi bedenimizden ayırt bile edemiyoruz.
tarih, giydiklerimizin bize giydirilenlerin, üstümüzdekileri yenileyip, değişmemiş sandığımız eskilerimizi sandıklardan çıkarıp tekrar giyinmemizin öyküsü.
örtünme tutkunluğumuzun telaşında kendimizi görmez, görmek istemez olduk. "biz" diye birbirinden farklı, birbirlerine zıt görüntülerimizi benimsedik. görüntülerimizle çarpıştık, görüntülerimizi savaştırdık.
soyunalım. soyunalım ki bizi giydirenlerle yüzleşelim, kendimizi görebilelim. tekrar giyineceksek, istediğimiz gibi giyinebilmemiz için gene de soyunmamız lazım."

gündüz vassaf - tarihi yargılıyorum

Thursday, December 27, 2007

2007 = 3

bu gece masallara bulanmak istiyorum.
her istediğim olsun istiyorum.
avareliği seçiyorum. amaçlardan vazgeçiyorum.
günün düne ermesini diliyorum gecenin güne.
bulutların üzerinden izlemek istiyorum dünyayı.
uçmak, suyun altında saatlerce kalabilmek istiyorum.
zaman hızlı, her zamanki gibi acelesi var.
dün gece buradaydım.

Tuesday, December 25, 2007

talep

bir önceki post yoğun isteği nedeniyle özlem'in olmuştur.

Monday, December 24, 2007

güneşin yansıması

yine tersten başlayan bir serüven bu. ayın karanlık yüzünden kaçıp günbatımını takip eden güneşin izini süren bir anlatı. kendini kendine ait hissetmeyen ve hep arayan küçük bir kızın hikayesi. yaşadığı öylesine bir yabanilikki kendine bile uzak kaldığı anlarla dolu yaşamı. ne halt ettiğini sorup duruyor sürekli kendine. güneş ve aya geri dönersek; aslında tercihi hep aydan yana. karanlık yüzde kalmayı, ölümcül bir çöl gününde ayın getirdiği serinliği ve bilinmezliği seviyor. her zaman yaptığı gibi sözcüklerini bir kağıda kusmuş, şimdi onlarla hamur gibi oynuyor. sevmediği şekilleri bozup yeniden biçimlendiriyor anlamları ve akşamın bu saatine kadar ayna yüzü görmedi, merak ediyor neye benzediğini.

Monday, December 17, 2007

empati

sıkıldım hayal dünyasında yaşayanlardan. derecesi de önemli. ama kimin ne kadar yaşadığını bilemeyiz. ayrıca kişisine göre de değişir bunu hisettirmeme kapasitesi. sanırım iyi oyuncu olmak gerekiyor (bu noktada gözlerim parladı) buradan iyi oyunculara selam edip onları takdir ettiğimi belirtmek isterim ama gerçekten iyi olanlarına. iyi oyuncu olmayanlardan da sıkılmaya devam edeceğim. bana gelince; sanırım kendimden sıkılmaya devam edeceğim?

Wednesday, December 12, 2007

hey siz! tekrara düşmeyiniz :p

bir şarkının sözlerini arıyorum ama bulamıyorum. ezgiyi çok net hatırlıyorum ancak sözleri olmayınca anlamlanmıyor algılarımda. sıkıntım olduğunda yazmaya başlıyorum. kafama bir şeyler takıldığında. bir derdim olmayınca anlatılacak bir şey de yok benim için. iyiliğimi de anlatıyorum belki ama hep bir parça eksik tonlama. her gün ama istisnasız her gün korkularımla yüzyüze geliyorum fiili olmasa bile gıyabında. her yaşadığım şey birbirinin aynısı değil sadece bir parça benzeri. çünkü ben aynı demet değilim. her geçen saniye ile değişiyorum. mikrosaniye gibi küçücük değişimler bunlar. bir gün sonra beni başka demet yapan, bir yıl sonra başka. yalnızlık, kaderim. pek çok insan olduğunda bile bir ben olan halim. bu çocukluktan beri benim seçimim. izlemek, kavramak, özümsemek. bir yanım var ki uysal, ılımlı, kolay anlaşılan. bir başka yanım aksi, inatçı, ters. çok eski bir postta dediğim gibi; “herkesin demet’i kendine”
sanırım yaşadığımız hayatlar koskocaman bir yalan ve hepimiz kendimizi kandırıyoruz.

Thursday, December 06, 2007

şeker kız

insanlar blogumla ilgilenmediğimi beyan edip duruyorlar. haklılar. ama olmuyor. yazamıyorum. acaba ben de elif şafak gibi postnatal bir döneme mi girdim? iyi de ben doğurmadım ki!!!
geçen cumartesi ajanstan arkadaşlar yeni ev oturmasına geldiler.
pazar tüm gün çekimdeydim. bizim okuldan adını bile bilmediğim üst sınıflardan iki çocuk da filmi çektiğimiz yapım şirketinde çalışıyorlarmış. sürekli müşterim için medya planı yaptığım kişi bir başka sınıf arkadaşım. bir diğeri nebil özgentürk ile çalışıyor. bir başkası uzun metraja başlayacak. tüm bu kişileri gördükçe keyifleniyorum.
dün akşam ulaş'ın doğumgünüydü. bir gün önce "huysuz ve tatlı kadın" şarkısını duyup eşlik ettiğimde müzeyyan senar ve nükhet duru'ya "keşke canlı canlı dinleyebilip söylesem şu şarkıyı" dedim. bilin bakalım ne oldu? gittiğimiz mekanda udi bir amca vardı ve ilk söylediği şarkılardan biri de bu şarkıydı. o kadar kendimden geçmişim ki şarkılarla, gece dönerken şemsiyemi orada unutmuşum. bu durumda yağmurun yağması kaçınılmaz bir gerçeklik benim için. gerçi yağmur olmasaydı yaşam çok sıkıcı olurdu o başka. hem şeker miyim canım ben, hemen eriyeyim.

Wednesday, December 05, 2007

ellerim portakal kokuyor

deli gibi uykum var. dün akşam iki portekiz delisini bir araya getirebildim sonunda. iki gitme delisini, iki müzik delisini de diyebiliriz. tüm gece ortak bir dil tutturdular. keyifli ve komik bir geceydi.
bir kek hamuruna benziyorum bu aralar. yazacaklarım sürekli içimde kabarıp duruyorlar. ama ben bir türlü doğru anı bulup onları iyi pişmiş bir kek gibi sabitleyemiyorum. yazmanın kabartma tozu, okumak benim için. sürekli içime sözcükler, cümleler, paragraflar serpişiyor. ama tam yazma anını yakaladığımda orada olmuyorlar. tıpkı şu anda olmadığı gibi.
geçen akşam bahadır bizi deep'e götürdü, berna da roxy'e. fotoğrafım deep'ten. berna çekti.