Thursday, February 07, 2008

"monday morning five nineteen"

okumadan önce player'ın dolmasını bekleyin lütfen. bu görsel karamsar olduğum fikrini oluşturabilir zihninizde. yok öyle bir şey aksine çok eğlenerek yazdığım bir post oldu bu. sanırım müziğin de etkisi var :)

demet yapman gereken bir sürü şey var. hadi kalk... düşünmeyi bırak. bir işe yaramıyor nasıl olsa. işleri listelesen bir işe yarayabilir belki. yok olmadı yeterince derinlik yok. olmayıversin canım o kadar derin. ne bu? bir çeşit "derinlik sarhoşluğu"nun verdiği hoşnutluk mu tek yaşamak istediğin? zaten derste anlatılan her şeyi de biliyorsun. e o zaman ne işin var burada? nasıl yani? olmam gereken başka bir yer mi var yoksa? yok yok... seviyorum istanbul'u. ona şüphe yok. ama fena mı olur dünya'nın merkezinde olsan? neresi ki orası? hayalindeki yerden bile haberin yok. ...??? gözlerini kapa ve 4'e kadar say. "one two three four tell me that you love me more..." yoksa okyanusun ortasında bir adacık mı? aa aa bu bir masal galiba. ve de sen görünmezsin sanırım. yok artık daha neler... bir bu eksikti. bir süper kahraman olabilir miyim acaba? e iyi de süper kahramanların yardıma ihtiyacı olmaz ki. her türlü sorunun üstesinden gelirler. ama doğruyu söylemek gerekirse tüm sorunlar da onları bulur. süper kahraman olmak zor iş sanırım. istifa ediyorum hemen. artık soru sormaktan vazgeçmelisin. el çırpıp sağa sola sallanmalısın. salıncaklar kadar eğlenmelisin. onlar da ıssızlaşıyorlar ama olsun. parkta seni denize uçuran salıncaklar gibi. ya da bir duvar üstünde yediğin dondurma gibi. renkleri çözerek başlamalısın. bol mor olsun, kavuniçi morun içine aksın, yeşiller etrafı dolaşsın, mavinin nefesi ile sarının pırıltısı seni sarsın, sepetine pembe pamuk helvalar ile kırmızı elma şekerleri doluşsun. gün yeniden başlamak üzere bitsin. herkese tatlı rüyalar...

2 comments:

Baris Erkol said...

yaşamını bir müzikalin içinde yaşadığın için bütün bunlar oluyor :]

mikla said...

yüz ifademi anlatabilecek bir ikon birleşimi bilemiyorum bu yorum üzerine :)