Friday, December 15, 2006

bahçe duvarları...

-nı seviyorum. şöyle alçak ve geniş duvarları. sanki gel üzerime otur diyorlar. üzerine oturup ayaklarını sallandırmak, daha genişse üzerinde yan dönüp bağdaş kurmak ayrı bir zevk. arkadaşlarınla sohbet etmek, düşüncelere dalmak için ideal yerler. bayılırım sokakta tanımadığım bir duvara oturup çevreyi izlemeye ve lak lak etmeye. bakmayın lak lak dediğime, çok önemli şeyler de konuşulabilir o duvarlarda. bir de sırtınızı güneşe dönüp sessizce karıncaları izlerken ısınabilirsiniz.
sabah işe gelirken, atv'nin sokağından iniyorum ya; işte hemen köşede müstakil bir ev var. o evin alçak duvarları ile bahçede etrafa saçılmış sarı yaprakları, son olarak da kış güneşinin sabah saatlerini alması o kadar davetkar ki anlatamam.
bir de körfez'in kıyı şeridini saran duvarlar var. üzerinde hepimizin defalarca yürüdüğü. tabi oturup dondurma yediğimiz efes pastanesi'nin arka sokak duvarını da hatırlıyorum. ya da birini beklerken çamlıktaki orman fidanlığı'nın ksk tarafındaki arka duvarlarını. gazi lisesi'nin duvarlarını... neyse saydırtmayın şimdi bana izmir'in bahçe duvarlarını... galiba duvar görünce popomu koymak gibi bir alışkanlığım var :)
son duvar ise, yine anneanne bahçesinde. o duvarlar yüksek (yani boyumu geçiyor) ve oldukça dar. ama yine de zevkli. küçük bir çocukken, bahçede elimde tahta uyduruk bir merdiven dolaşırdım. sayesinde duvarın tepesine çıkar, bir ata binmiş gibi oradan etrafı izlerdim. okulu, dsi kanallarını, devasa çınarları, çoook uzaktaki çingene mahallesini, alçak çatıları, mahallenin geri kalanını, demircinin deposunu ve komşu bahçeyi... ama bunu ya sabah erken saatlerde ya da akşamüstü yapabilirsiniz. çünkü gündüz her yer sıcaktır ve sizi deli gibi sarıp sarmalar. bana sorarsanız akşam saatleri derim, sanki yaşam yeni başlar o saatlerde. bir hareketlenme olur. tüm gün güneş yaktığı için evlere kaçan insanlar havanın kararıp serinlemesi ile
gizlendikleri yerlerden böcekler gibi dışarı çıkarlar.

şimdi düşününce çok özel bir duygu hissediyorum ve belki de bu yüzden dönüp dönüp konuyu oraya getiriyorum. insanlar bugün bu anlattığım yerleri görseler eminim etkilenmezler ama bir insanın çocukluk dünyasını anlatması böyle oluyor galiba. şimdi anneanneme gittiğimde bahçe gözüme oldukça küçük ve çevresi değişmiş geliyor ama yine de gözümde hep eski hali canlanıyor. evet bahçe değişti ama asıl değişen benim. gözüm büyük yapılara alıştı. bahçedeki eski rum odası bana içinde kaybolacağım kadar büyük ve gizemli gelirdi ama şimdi bakıyorum da... rum odasından size ne ki?

No comments: