Thursday, October 19, 2006

gitmek...

gerektiğinde gitmek. istediğinde gitmek. mecbur kalınca gitmek. gitme fikri her zaman cazip. yakına ya da uzağa ama uzak olunca gideceğin yer, daha da iyi hissetmek. her şeyi bırakıp gitmek. tüm yaşamını elinin tersi ile bir yere koymak ve yeni olana devam etmek. defolup gitmek. nasıl bir duygu? için burkulsa bile iyi hissetmek. her şeyin daha iyi olacağını bilip hissedip gitmek. giden olmak. bırakmak. bütünleştiğin her şeyi bırakıp gitmek. insanlar, nesneler, mekanlar, anılar... hepsi beyninde artık. dönmemek üzere gitmek. iyi gelen bu. sıkışınca döneceğini bilmek. işte gözükara olmayı sağlayan da bu. ama sıkışınca dönmek yerine, yeni bir yol çizip yeniden gitmek. daha cesur olduğunu gösteren ise bu. alttaki şarkı bende her zaman gitme hissini uyandırır. bir filmden bir söz, net hatırlayamadığım, her zamanki gibi: "hayatında 5 saniye içinde terkedemeyeceğin hiçbir şey olmamalı" sanırım böyle idi. son olarak çok geç kalmış bir parça ama 04.09.06 tarihli ve "rock and rock (şimdilik) " adlı post'un sonuna da muse'ün "sing for absolution" parçası eklenmiştir. haberiniz ola.

No comments: