Monday, March 19, 2007

yaşıyorum

fiziksel olarak çok sağlam değilim ama psikolojik olarak yukarılardayım. dediğim gibi cümbüş oldu bu haftasonu. cumartesi emirgan'a yürüdük, hisarın içinden geçip. ice age izledik. ben doors günlerimdeyim. serseri günler. haftasonu gördüğüm insanlardan kaynaklanıyor sanırsam.
cumartesi şahikadaydık ama nasıl şahikadaydık? (nasıl biz'e vurgu yapıyor burada) yok yoktu. üşenmeyeceğim ve sayacağım. evrim, bella, haticeanne ve oğlu
olcay, güzinanne ve kızı yani küçük kardeş zuzu, sema, ümit, moris, nazlı ve ben. bir ara ümit'in iki arkadaşı vardı. sonra bir reggae bara gittik. gecenin sonunda başbaşa kaldık. bella, olcay, evrim ve ben. 4'te ayrılırken yorulmuştum. ama o son birkaç saat içinde konuştuğumuz her ana değerdi, çok yorucu olsa bile.
sonrasında pazar geldi. anneler, olcay, evrim, bella, zuzu ve benden başka bu defa kaan, onur ve mert de vardı. izmirde olsaydım da bu takımı toparlamak zor olurdu ama yine de hemen herkes eminim benim hissettiklerimi hissetti. ne hissettim? onlardan ayrılıp geri dönerken içim burkuldu. güzinanne ve haticeanne; hayatımdaki iki önemli erkeğin anneleri; bu kadar zaman sonra ilk defa resmen tanıştılar. hep birbirine benzettiğim iki kadın, tıpkı oğulları gibi. aile saadeti yaşadık işin özü. kaan ve olcay'ın kolunda, bella ile birlikte o yokuşu çıkarken ne hissettim bilemiyorum. anlatamıyorum. büyümek zor geliyor. 99'a dönmek istiyorum. her şeyi aynı şekilde tekrar en baştan yaşayabilirim. anneler rakı sofrasında paşalarla otururken bir an "2000 miydi 2001 miydi kaan seninle tanıştığımızda" dedim? güzinanne'ye sordu. tereddütsüz "2000" dedi. o daha iyi biliyor bizden. işte böyle anneler bu anneler. onur, kaan ve olcay'ın çocukken yaptıkları serseriliklere güldük, zuzu'nun büyümesine şaşırdık, annelerin yemekleri ile doyduk. ne yapacağımızı şaşırdık, küçük çocuklar gibi şımardık.
bütün gece sarılıştık, koklaştık, öpüştük. ama geçti, gitti ve bitti :(
annemle konuştum öğlen. dönmüş ve yunanistan'a yerleşme kararı almış. (tabi ki espri ile karışık söyledi ama istek kısmı değil, ihtimalin azlığı işi espriye dönüştürüyor) "memlekete geri dönüyorsun demek dedim" de, galiba gerçekten istiyor. toprak çekiyor olabilir tıpkı bana olduğu gibi. sadece anlatılan ama beyinlerimize kazınmış toprak. hayvanlarımızın otladığı, ekinimizin yeşerdiği, arılarımızın bal topladığı topraklar.

No comments: